Mutlu
bir olaydan dolayı bu yazımı da gecikmeli olarak yazdım. Ata`m
, yani torunum bugün (30 Temmuz) dünyaya geldi. Onun doğumunda bulunmak
için İtalya`dan ekibim ile arabaya atlayıp geldik.
Yolculuğumuza
yüklemeyi yaptığımız Clusone şehrinden başladık. Burası Alp dağları
arasında harika bir şehir. Harikalığı, M.Ö 2000 senesinden beri
yerleşim yeri olan bu şehrin eski ile ne alakası varsa korunmuş
olması. Evler, sokaklar bizdeki gibi yıkılmamış, kapı kollarına
kadar korunmaya çalışılmış.
Daha
sonraki durağımız ise liman şehri Trieste idi. Burada TIR Gümrük
Sahasına girdiğimde büyük bir şaşkınlık geçirdim. Burası çok büyük
bir Türk TIR parkı gibi idi. Sağımızda, solumuzda yüzlerce, hatta
bin kadar Türk TIR`ları vardı. Ben hayatımda bu kadar TIR´ı bir
arada görmedim. Arada tek tür yabancı da vardı ama bu belli olmayacak
derecede idi. Halbuki biz, Bergamo'da bir hafta TIR beklemek zorunda
kalmıştık. Meğer Uluslararası müsaade evrakları (Dosvere diyorlar)
bitmiş, olanlar da Feribot´´a binip Türkiye'ye gitmek için bekliyorlarmış.
Trieste`den Uçak bileti bulamayınca kendi otomobilimiz ile yola
koyulduk. Savaş sonrası oluşan devletlerden önce Slovenya`ya girdik.
Eski ile kıyasladığımda burasını bir hayli değişmiş buldum. AB ülkesi
olmaya hızla yaklaşmışlar. Zaten eskiden de gelişmişlerdi ama çok
şey artık AB standartlarına uydurulmuş. Hırvatistan`da durum ayni
ama bir Slovenya olamamışlar.
Yugoslavya ise ayni Han . Yani hiç değişmemiş. Yine 4-5 saat kapıda
bekledik. Bizi kalabalık var diye başka bir kapıya yönlendirdiler.
Türklere özellikle eziyet ediyorlar. Giriş vizeleri 70 Euro'ya çıkarılmış.
Tek değişiklik Belgrat - Niş otobanı fazlalaşmış. Lokantalar ve
tuvaletler hala pis ve bakımsız. Ayni durum Bulgaristan'da da var
ama orada bir hayli gelişme gözleniyor. Yani Yugoslavya'dan daha
iyi durumdalar. Aslında Bulgaristan iyi idare edilse çok kısa bir
zamanda toparlar. Öncelikle çok az bir nüfusu ama çok verimli bir
toprağı var. Avrupa'nın narenciye ve sebze üretim merkezi olabilir.
Oradaki
Türklerin bazı rahatsızlıkları var. Bu konuyu inceleyip bir başka
bir yazımda ele alacağım ama kısa bahsedeyim.
Bazı sonradan Türkiye'ye göçenler hala Türk vatandaşlıklarını alamamışlar.
Türkiye'de sigortasız işlerde çalışmak zorunda kalıyorlarmış. Çocukları
okula gidiyormuş ama 3 ayda bir Bulgaristan gitmek zorunda kalıyorlarmış.
Ayrıca orada yaşayanlar hiçbir şekilde Türk pasaportu alamıyorlarmış.
Aslında biz tüm Bulgaristan'da, Irak'ta vb. yaşayan soydaşlarımıza
Pasaport versek bizim lehimizde olur. Oradaki gücümüzü daha kolay
görme imkanına sahip oluruz diye düşünüyorum ama Dış İşleri Bakanlığımızın
neden böyle davrandığını ve diğer sebepleri de öncelikle incelemem
lazım.
Velhasıl
yorucu bir yolculuk sonrası mutlu bir sonuca ulaştık.
Sevgili
torunum ATA: Problemlerle dolu ülkemize ve dünyamıza hoşgeldin.
İnşaallah sana daha iyi bir gelecek yaratabiliriz. Şansın ve mutluluğun
bol olsun.
|