Ağustos
ayı içinde Hürriyet gazetesinde çıkan bir yazısından sonra Sayın
Ceren hanım ile aşağıdaki yazışmaları yapmıştık . Kendisine cevap
olarak yazdığım ve köşemde yayımlamak istediğim yazım ise bilgisayarımda
hâlâ nasıl olduğunu bulamadığım bir şekilde kayboldu. Elim değip
bir türlü tekrar yazamadım. Bu haftadan itibaren bu konuda yazmak,
aileden aktarılan hatıralarımı sizlerle paylaşmak ve bunları gelecek
nesillerimize devretmek istiyorum.
Yalnız
önce en çok takıldığım ve devamlı olarak tekzip yazmak zorunda kaldığım
bir konuyu hep birlikte düzeltmemiz lazım. "Trilye bir Rum köyüdür"
yazısını, yazılmış her türlü tarihçeden çıkarmamız lazım. Ben göremedim
ama bizim mudanyaonline sitemizde dahi ayni ibare varmış.
Bunu tekrar yazıyorum. Yanlıştır. Bugünkü Trilye kasabası bizim
Türk atalarımız tarafından 15. asırda kurulmuştur. Benim daha
önce yazdığım Trilye hakkında yazdığım yazıları okursanız bunu daha
iyi anlarsınız. (tıklayınız).
Daha sonra eskiden adı PALA HURYA olan ,(Trilye çıkısında
Eşkel yolu üzerinde .Bugün hala taşlarını bulabilirsiniz). Rum Köyünün
sakinleri, bizimkilerin yerleştiği (bugünkü Fatih camii etrafı)
mahalle ile birleşmiş. Zaten yapılardan da bu anlaşılır. Anadolu`nun
birçok yerinde olduğu gibi geçmişte Türk ve Rumların birlikte
yaşadıkları bir kasabadır dersek en doğru bir şekilde tanımlamış
ve burada İstiklal savaşı öncesi yüzyıllarca birlikte yaşadığımız
Rum vatandaşlarımızın da hakkını yememiş oluruz. Ama sadece Rum
köyüdür denir ise bu sefer bizim, yani TÜRKLERIN hakkı yenmiş
olur.
Trilye
adına önceleri bir bölge adı olarak rastlanıyor. Hatta Romalılar
zamanında bu bölge Şarabının çok makbul olduğu ve özel olarak Roma`ya
gönderildiği yazılmıştır. Adının oluşumu herkesin bildiği üç papaz
hikayesinden gelir. (Bizim aile içinde de bu anlatılır). Zaten bu
Papazların adları yörede birçok araziye verilmiştir.(Ayi Sotiri
tepesi gibi)
Bu
yazılarda bir yanlış daha yapılıyor. Bizim taş mektep mezunları
arasında bir Başpiskopos var ama bu MAKARİOS değil. Adı bende
yazılı. Şu anda hatırlamıyorum, bulunca yazacağım.
Sayın
Ceren hanım da belirtmiş. Aslında doğru dürüst , gerçeklere dayanan
bir tarihçemizi henüz yazamadık. Her kafadan bir ses çıkıyor ama
eldeki gerçek belgelere dayanarak bunu gerçekleştirebiliriz.
Bizim
ailemizin yani anneannemin babası HÜSEYIN efendinin en son Mütevellisi
olduğu Yıldırım Bayezid Vakfının ana kuruluş belgesini tercüme ettirebiliriz.(
Tahminim Bursa'da mevcuttur). Ben Mudanya Tapusunda 11 no`lu tapu
defterine kadar (yaklaşık 18 yüzyıl) defterlerine kadar bir araştırma
yaptırdım. Daha önceki 1-10 no`lu deftere zamanımız yetmemiş, benim
işlerimin bozulması dolayısı ile yurt dışına çıktığım için yarıda
bırakmıştık. Bu defterler bir çok tarihsel durumu açıklıyor ama
asıl Bursa kütüphanesinde araştırma yapmamız lazım. Allah ömür verirse
ileriki tarihlerde ben bunu başlatmak istiyorum.
Artık
bir konuda daha karar vermemiz lazım. Biz yerliler yazarken TRILYE
olarak yazıp, kullanıyoruz. Bir kısım yazar ise TIRILYE olarak yazmayı
tercih ediyor. Ben Yabancı Özel isimlerin değiştirilemeyeceğini
düşünüyorum ve dolayısı ile yabancı dillerden bize geçen kelimeleri
orijinali ile yazmayı tercih ediyorum.
Gelecek
hafta Sayın Ceren hanımın haklı olarak eleştirdiği bazı konuları
açıklamaya çalışacağım ve daha sonra da anneannemden ve ailemden
dinlediğim tarihi olayları anlatmaya başlayacağım. Hoşça kalın…
****
Yazışmalar:
"Sayın Ceren hanım, değerli meslektaşım,
Daha önceki Mail'im elinize geçti ise, size Trilye adli yazınız
için teşekkür etmiş ve kısa da olsa bir tekzip yazısı göndermiştim.
İlişikte Trilye ile ilgili yazdığım yazıları gönderiyorum. Ayrıca
sol köşede eski viran halinde de olsa evimizi ( ayni zamanda Trilyenin
ilk eski modern Yağhanesi) görünce memnun oldum. Maddi sıkıntıdan
dolayı henüz restore edemedik. İnşallah bir gün olur. (Arzum oraya
eski halini bozmadan altını eski yağhane şeklinde zeytin ve yağ
fıçıları içinde bir kahve , üzerini ise modern yaşanası bir ev yapabilmek)
Daha çok bilgi almak isterseniz bana yazabilirsiniz. Ben ayrıca
www.mudanyaonline.net Internet sitesinde köşe yazarıyım."
Sayın
Ceren hanımın cevabı:
"Akın Bey,
Öncelikle daha önceki mailinizi almadığımı belirtmek isterim ancak
bu mailinizde hangi konulara itiraz ettiğinizi anladım. Ancak sözünü
ettiğiniz tarihle ilgili Mehmet Yasin'in yazısı hariç bir kaynak
bulamadım. Üstelik bu yazıyı yazmak için Tirilye'ye gittiğimde de
tarihçesiyle ilgili ancak yazmış olduğum bilgileri bulabildim. Üstelik
Mudanya Online'daki tarihçe bile bu klasik tarihçenin aynısı. Bu
konudaki duyarlılığınıza saygı duyuyorum umarım yakın bir zamanda
tarihçeyle ilgili çalışmalarınız sonuç verir.
Ancak
keşke bu konudaki duyarlılığınıza benzer bir duyarlılığı siz ve
Tirilyeliler oradaki tarihi eserlerin durumu hakkında da gösterseniz.
İnanın gittiğimde o eserlerin halini gördüğümde içim parçalandı.
Kiliseler perişan halde, büyük anneannenizin yaptırdığını söylediğiniz
tarihi hamamı gördüğümde insanlarımızın tarihe duyduğu saygının
artacağına dair hiç umudum kalmadı.
Taş Mektep için Uludağ Üniversitesi Rektörü'nü aradım. Yetkililerle
konuştuğunuzda onların da çaresiz olduğunu görüyorsunuz. Tirilye'nin
doğal güzzelliklerinin yanında bu kasaba hakkında baskın olan düşüncem
kasaba halkının tarihi eserlerine sahip çıkmaması oldu. Tirilye'nin
kökeninin Rum mu Türk mü olduğu tartışmasından önce Tirilye'lilerin
bu sorunlarına bir çare bulmaları, bu eserlere sahip çıkmaları gerekiyor.
Çünkü gördüm ki halkın zeytin ve çok parlak olmayan balıkçılık dışında
bir gelir kaynağı bulunmuyor.
Tarihe karşı sorumluluğun yanında turizm potansiyelinin artması
ve kasabanın kalkınması için böyle bir mücadeleye ihtiyaç var. İlginiz
için çok teşekkür eder, çalışmalarınızda başarılar dilerim. Ceren
Sözeri"
|