Bu
sabah uzak doğudan Frankfurt hava alanına indim ve uçaktan ilk olarak
çıktım. Sabah saat 4.30 olduğundan alanda in-cin top oynuyordu.
Bu kadar zamandan beri buraya uçarım Frankfurt hava alanını hiç
bu kadar sakin görmemiştim . Sanki alanda bir tek ben vardım . Her
yer kapalı idi. İstanbul'a devam etmek için ise üç saatten fazla
zamanım vardı. Ben de bu her zaman yakalayamadığım değerli zamanı
daha önceden hazırlamış olduğum Trilye ile alakalı yazının tamamlanmasına
ayırdım.
Bu
hafta da size Trilye de geçmişte yaşanmış bazı tarihi ve trajedik
olaylardan bahsetmek istiyorum.
Örneğin,
büyüklerimizin anlattıkları bir gemi ile Tekirdağ' a kaçma olayı
var. Bu konuyu da diğerleri gibi anneannem dizinin dibinde bana
bir masal gibi anlatmıştı ama bazı detayları , yani isimleri unuttugum
için o sene doğan ve Allah uzun ömür versin hala yaşayan, tarihi
olayları da iyi bilen Rasim dayıma sordum.
Türk
Ordusunun geldiğini duyan Yunan ordusu kaçarken her yeri yakıp yıkmaya
başlamış. Onları kovalayan Türk ordusunun yanında Çerkez Ethem`in
askerleri ve diğer Milis kuvvetleri de varmış. Maalesef ordu hariç,
bu gurupların içinden talan yapanlar ve halka eziyet edenler çıkmış.
Bilhassa Çerkez gurupların bazıları halka büyük eziyetler yapıp
para, silah ve altınlarını almışlar.
İstiklal
savaşı sırasında da yerli Türkler ve Rumlar zaman zaman problemler
yaşamışlar. Bazı Rumlar Yunan ordusuna yaltaklık ederken bazıları
da karsı çıkmış. Yaltaklık edenlerin sayısı Yunan Kralı Kostantin'in
Trilye`yi ziyareti ile daha da artmış.
Yunan
Kralı Trilye`ye gelir gelmez, hemen bazı belgelerde adı Küçük Ayasofya
olarak geçen (mimari olarak ve içindeki bugün göremediğimiz mozaikleri
ile benzerliği olduğu için olacak) bugünkü Fatih camiine gelmiş
ve merakla camiyi gezmiş. Hatta bu ara cami geçici olarak kilise
olarak hizmet veriyormuş. Evimiz camiinin tam karsısında olduğu
için anneannem tüm bu ziyareti yakından izlemiş. O mağrur hareketlerle
etrafı incelemesini ve etrafında koşuşturan hiç tahmin etmedikleri
insanları gördüklerinde nasıl şaşırdıklarını rahmetli anneannem
hep anlatırdı. Bu yaltaklık edenler zaman zaman Trilye'de büyük
terör estirmişler ve Türkler de hayatlarından korkmaya başlamışlar.
Bu şahıslar Yunan askerleri ile ev basıp silah ve para aramışlar.
Trilye'li olan İzmir Metropoliti ( Makarios ile karıştırılan) savaş
sırasında İzmir'de pek çok Türk'ü öldürtmüş. Bizim ordu İzmir'e
girince bu mezalimi unutmayan Türkler Metropoliti parçalayarak öldürmüşler.
Bunu duyan Andon adlı bir Trilyeli Rum, bizim camiinin Minaresine
(o zaman kurşundan yapılırmış) kement atıp yıkmış ve kiliseye çevirmeye
kalkmış. Ama itirazlar çok olunca Yunan Komutanı camiyi tamamen
kapatmış.
Yunan kaçarken bu talanlar da Çerkezlerin vs güçlerin katilimi ile
artmaya başlamış. Karsı gelen ise dayak yitiyor hatta öldürülüyormus.
Çoluk ve çocuklarının hayatından endişe eden Yunanlılar FİLİP adli
bir gemiye binip Tekirdağ`a kaçmışlar. Bunlara Türklerden de bir
çok aile katılmış. Hatta motor arıza yaptığı için çatana ile Tekirdağ'a
çekmişler. Trilye'den Şevket kaptanın kayığı ile yolcular gemiye
taşınmış. Hüseyin dedem (anneannemin babası) köyde kalmış ama Hasan
dedem (dedemin babası) ve aşağıda anlatacağım sebepten de Ahmet
dedem (namı diğer Sarı Ahmet ağa) ve anneannem kucaklarında henüz
bir yaşına gelmeyen Rasim dayım, Hasan dedemin kardeşi Yusuf amcamız
(Özen otobüsleri sahibi rahmetli Mehmet Yürüten amcamızın babası)
ve bir çok Türk de bu kafileye katılmış.
Dedemlerin
de bu gemi ile neden gittiklerini ve başından geçenleri haftaya
anlatacağım.
|