ana sayfa tanıtım haberler mudanya 118 fotoğraflar tanışalım
**Mudanya'nın ilk ve tek internet gazetesi**
[ 25 Haziran 2003]

::yazarlar::
Hakkı Ovatman
Yılmaz Sönmez
Akın Kazıklı
Konuk Yazarlar

::haberler::
ana sayfa
yerel haber

.::bulmaca::.

medya-turk.net / Bursa medya portali

mudanyaonline.net'te

Başörtüsü ve Türban

Akın KAZIKLI / yazıyor
akazikli@web.de

Bu konuda uzun zamandan beri yazmak istememe rağmen bir türlü yazmadım. Sebebi düşüncelerimin başkalarına ve sevdiğim bir çok insana ters gelmesinden çekindiğimden falan değil. Kimseden onay da beklemiyorum. Bu gecikmemin sebebi, Türkiye`deki her şahısta da olduğu gibi, kendi kafamda bu konuya henüz tam bir çözüm bulamamış olmam olabilir. Zaten bu konudaki düşüncelerim tek bir yazı ile ifade edilemez.

Aslında baş örtmeye çocukluğumdan, aklımın yettiğinden beri karşıyım. Türkiye`deki her ailede olduğu gibi benim ailemde de başını örten, türban takan ve başı açık olanlar var.

Eskiden büyük şehirlerde başı kapalı insan sayısı şimdiki kadar çok değildi. Geçen gün bir resim gördüm. Hatta kesip sakladım. Rahmetli Atatürk`ün naaş'ının Dolmabahçe sarayından alınıp, Ankara'ya götürülürken çekilmiş. Sağlı sollu bir çok insan yola dizilmiş, ağlayarak rahmetli Önderimizi uğurluyorlar. Evlerinden bakan kadınlar da dahil, resimde sadece bir kaç kadının başı kapalı. O zaman ve bizim gençliğimizde normal olan önden bağlanan baş örtüleri idi. Saçın gözüküp gözükmemesi ise pek o kadar önemsenmezdi. Ege Köylerinde baş örtüsü sadece arkadan sıkılarak bağlanırdı. Türkiye`nin sigortası olan Türk Alevileri ise zaten başlarını örtmezlerdi. Atatürk zamanında moda olan ve simdi yeniden moda olmaya başlayan, hatta bizlere baş örtüsü çözümü olarak sunulmaya çalışılan, Şapka-Türban ise yavaş kaybolmaya başlamıştı. Toplumda çok büyük bir tartışma yoktu ama zaman fikir çatışmaları oluyordu.

Eskiden Trilye veya Kazıklı`ya gittiğimde iki ayrı tür kapanmaya rastlardım . Trilye`de siyah iki parçadan oluşan çarşaf vardı. Alt şalvar, her zaman evlerde giyilir, dışarı çıkarken de çarşafla baş örtülür , eğer dışarıda erkek varsa, ağız tarafı da hafifçe kapatılırdı.. Üst çarşafın ucunda iki tarafında bağcık vardı. Eğer komşu hariç uzun bir yere gidilecek ise boyundan bu da bağlanırdı. Kazıklı'da ise şalvar üzerine beyaz, uzun, allı güllü, baskılı tülbent baş örtüsü örtülürdü. Bu gün de hala köylü kadınlarımız bu şekilde örtünürler. Bunlar milli kıyafetlerden sayılır ve bizleri hiç rahatsız etmez.

Bir gün Trilye`ye gittiğimizde rahmetli annem karşı çeşmeden su almak için dışarı çıkarken, bu örtü ile başını örtmüştü. Ben başını hiç örtmeyen annemin bu halini görünce kızmış, (cahillik işte) ucundan çekip örtüyü alacağım diye az kalsın kadıncağızı boğacaktım. Bir kez de İstanbul`dan dayımın arkadaşı Teoman ağabey ve eşi bize gelmişlerdi. Onları Uludağ`a gezmeye götürmek üzere tam kapıdan çıkarken, rahmetli anneannem, rahmetli anneme seslendi: "Kızım sen dul bir kadınsın başını ört, öyle çık" diye seslendi. Annem güzel bir "dö-piyes" (iki parçalı kadın kıyafeti) giymişti. Bu kıyafet üzerine baş örtüsü çok komikti. Ben derhal müdahale ederek baş örtüsünü çıkarttırdım ama anneannem ısrar ediyordu. Ben de onunla inatlaşıyor hatta saygısızlık ederek, "Anneanne annemin yanında ben ve dayım var, katiyetle örttürmem" diye sesimi yükseltiyordum. Dayım ve annem tabii ki annesine seslerini çıkartamıyorlardı . Baktılar ben işi fazla uzattım, Teoman ağabey, "Akın, fazla üsteleme. Annen başını örtüp evden çıksın, köşeyi döndükten sonra, anneannenin görüş mesafesinden çıkınca açar" dedi. Tabii ki söz dinleyip derhal kabul ettim ve bizde bu nesil çatışmasını o zaman bu şekilde çözmüştük.

Şu anda da yukarıdaki gibi geçici çözümler üretmeye çalışıyoruz ama giderek kangren olmaya başlayan bu soruna artık kalıcı bir çözüm bulmamız gerekiyor.

İnsanların başlarını neden örtmek zorunda olmalarını nedense bir türlü anlamadım. Buna Avrupa daki hanedana mensup kişilerde, sosyetik hanım ve beylerde kabul gören şapka vb gibi tüm örtünmeler dahil.

Asya`da birçok ülkeyi gördükten sonra , bunun kökenlerinin çok ama çok eskilere, ilk insanlara kadar dayandığına inanmaya başladım. Aslında insanlar doğadan korunmak için giysileri icat ettikleri gibi , şapka, baş örtüsü vb. gibi örtünmeleri de doğadan korunmak için icat etmişler. Daha sonra bunlar yörelere göre şekil değişmiş ve o zamanki çok Tanrı`lı dinlerde bazı özel şekillere bürünmüş. (Hindistan da Hindu erkeklerinin saçlarını göstermeyecek bir şekilde sarık ile örtmeleri gibi)

Tek Tanrılı dinlerin artması ile de yine şekil değiştirerek, bu dinlerde de yerini bulmuş. Bugünkü yaşamımızda ise pek çok görenekte de olduğu gibi, giderek Allah'ın emri imiş gibi kabul görmeye başlamış veya bazı kesimler tarafından çıkarları için kullanılmaya başlanmış.

Bir köşe yazısı için uzun olacağı için bu konuya, haftaya kaldığım yerden devam edeceğim. İyi haftalar.


Yazılardaki, düşünce, kanaat ve görüş yazarına aittir
Her Çarşamba güncellenir.
...Yazarımızın, eski yazılarına ulaşmak için...
Akın KAZIKLI'ya ulaşmak için :
akazikli@web.de
Copyright, www.mudanyaonline.net 2000-2003